Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
#BİZMINIYİZ
MINI BANA İLK KEZ OTOMOBİL KULLANDIĞIMI HİSSETTİRDİ.
Ercan Çimenay, zamanının çoğunu açık havada spor yaparak geçiriyor. Her zaman yanında olan destekçileri köpeği Iron ve MINI Clubman’i. Yıllardır farkında olmadığı bir arayışı MINI’yle sonlandırdığını düşünüyor ve kendisini Clubman’le akışa bırakmaktan son derece memnun.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Kaç yaşındasınız, nerede yaşıyorsunuz?
Ben Ercan, 33 yaşındayım. Evim Levazım’da, stüdyom Etiler’de. Ben bir spor eğitmeniyim, günümüzde daha sık kullanılan tabiriyle “Personal trainer”ım. Kişilerin birebir ya da grup halinde, egzersiz formatında çalışmalarını sağlıyorum; Son 10 yıldır Bebek, Etiler, Ulus civarında özel dersler veriyorum. Onun haricinde haftanın beş günü Bebek Parkı’nda açık havada ‘Wake Up Call’ adında bir grup dersim var. Güne sabahın ilk ışıklarıyla başlıyorum , akşam hava kararırken eve dönüyorum. Yaklaşık 12-14 saati dışarıda geçiriyorum, bunun yarısı da otomobilde geçiyor.
Sporu daha çok açık havada yapmayı tercih ediyorsunuz, değil mi?
Evet, derslerimin neredeyse tamamı açık havada, hele de güneşli bir hava varsa hiç kaçırmıyoruz. Vücut ağırlığıyla çalışıyoruz zaten; derslerimizi taşınabilir birkaç ekipmanla yapıyoruz. Kapalı ortamlara girmeyi çok sevmiyorum, aslında doğadan maksimum faydalanmakla alakalı bir sistem geliştiriyorum. Yani insan vücudunun doğayla iç içe olması gerektiğini düşünüyorum. İnsanları olabildiğince dört duvar arasından kurtarıp dışarıya çıkarmaya çalışıyorum.
Örneğin sabah gruplarındaki ekiple yılda bir kere yurt dışı maratonlarına gidiyoruz, geçen sene Viyana’daydık, önümüzdeki Şubat ayında Tel Aviv’e gideceğiz. Toplamda 60 kişilik bir ekibimiz var, derslerde de 8-10 kişi oluyoruz.
Köpeğiniz Iron nereye gitseniz sürekli sizinle, aslında eşinizle tanışma hikayenizde de payı var. Iron’ın nasıl hayatınıza girdiğini anlatır mısınız?
Eşim Didem’le bir Ironman yarışı öncesinde tanıştık. Ben yarışa gideceğim hafta Iron’ı sahiplendim. Onu ilk gördüğüm an hayat durdu gerçekten, beş dakika içinde Iron otomobildeydi ve eve gidiyorduk. Evde bir köpek olduğunu bile o akşam fark edebildim. Şu an neredeyse beş sene olacak, artık ben nereye o oraya. Bütün derslerimi izliyor, derslerin bitişini anlıyor, ben Bebek Parkı’nda ders verirken o diğer köpeklerle oynuyor, bütün Bebek’te herkes Iron’ı tanır. Eşim de bir Ironman, triatlonla uğraşır. Şu sıralar beni destekleme ekibinde, kendisi pek yarışmıyor. Onunla da bisiklet tepesinde tanıştık, Iron’ı bulduktan bir ay sonra tanıştık Didem’le; yani Iron bana şansıyla geldi.
YOĞUN SPOR İÇEREN BİR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇİYOR ve bu kadar sıkı bir tempoda MINI, hayatınızın neresinde?
Sabah ilk dersim 6.30’da başlıyor, 6.00’da hazır olup Iron’la beraber evden çıkıyoruz. İlk durağımız Bebek Parkı oluyor genelde, dersi verdikten sonra genellikle civardaki yerlere, bazı zamanlar da Göktürk’e özel derslere gidiyorum, yani sürekli otomobildeyim.. Derslerimin arasında pek zamanım olmadığı için kahvaltımı bu yolculuklar sırasında otomobilde yapıyorum, kahvemi otomobilde içiyorum. Sabah dersleri bittikten sonra 15.00 gibi akşam postası başlıyor, bu sırada 12.00-15.00 arasını kendime ayırıyorum; Iron’ı gezdiriyorum, otomobili keşfetmeye çalışıyorum. Otomobille gün içerisinde 60-100 kilometrelik bir yol alıyorum.
MINI’nin acayip bir enerjisi var, artık insanlar beni otomobilimle tanıyorlar. Örneğin Bebek’te otomobilimi gören birisi olduğunda beni arayıp “Otomobilini gördüm, buralarda mısın?” diyebiliyor. Bu otomobille bütünleşmeyi ben de çok seviyorum İşime de çok uygun; otomobilin iç hacmi sayesinde ekipmanlarımı taşımak çok kolay, otomobilin altında yer alan sensör sayesinde ayağımı otomobilin altına uzattığımda kapılar kendiliğinden açılıyor, ellerim doluyken bu da çok işime yarıyor. Tüm bunlar da benim otomobile olan bağlılığımı ve aidiyetimi artırıyor.
MINI Clubman kullanıyorsunuz. MINI ile ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız? Bize biraz MINI ile tanışma hikayenizi anlatır mısınız?
MINI macerası üniversite zamanlarında başlıyor, 2003 yapımı Italian Job filmindeki MINI’leri hepimiz iyi biliyoruz. Ben Eskişehir’de okudum, orada da MINI Cooper’ı olan birkaç kişi vardı ve otomobili incelemek için onların yollarını gözlerdik. Clubman, ilk versiyonundan itibaren benim konsept otomobil tutkumun görsel bir temsili oldu aslında. Clubman kasa değiştirdiğinde, benim gözümde zaten yüksek olan statüsü daha da yükseldi. Aynı zamanda benim onu alma kapasitem de aynı oranda zorlaştı gibi hissediyordum başlarda ama bir arkadaşımızın yurt dışına taşınacakları için düzenlenen veda yemeğinde, üç yıldır görmediğimiz bir arkadaş çiftimizle aynı masaya denk geldik. Muhabbet sırasında bir pickup projemden bahsettim, onlar da Avustralya’ya taşınacakları için pickup’larını satacaklarını söyleyip bana önerdiler. Ben de, her ne kadar göze hoş gelse de şehir yaşamına pek uymadığı ve İstanbul şartlarında kullanışlı olmayacağı için alma taraftarı değildim. Duygularım almak istese de beynim almamam gerektiğini söyledi. Eşimle MINI’ci olduğumuzu, bir otomobil alacaksak onun MINI olmasını tercih edeceğimizi söyledik. Arkadaşım da bunun üzerine telefonunda gösterdiği pickup fotoğrafını bir yana kaydırdı ve “MINI Cooper da var” dedi, onu da satıyorlarmış. Tam da Didem’le istediğimiz otomobil… Sonraki gün bir alışveriş merkezinin otoparkında otomobili test etmek için buluştuk.
Bir tur atma şansımız oldu ve eşimle eve geldiğimizde uyuyana kadar otomobilden bahsettik, YouTube’dan videolar izledik. Daha önce hiç bu kadar yoğunlaşmamıştık, içine bir kez oturunca işler boyut değiştirdi. Onun ardından da işlemleri hızlandırdık ve olaylar gelişti. Aşkımız daha çok yeni, iki aydır bizimle ve 2017 model ama arkadaşlarımız bugüne dek yarı zamanlı olarak yurt dışında yaşadıkları için otomobili altı ayda bir kullanabiliyorlarmış, kilometresi çok düşük yani… Clubman’in kasası beni hep cezbederdi, onu daha farklı ve tarz bir otomobil olarak görürdüm. Şu an kendisiyle düzeyli bir ilişkimiz var.
Günlük sürüş deneyiminiz nasıl?
Örneğin otomobilin gitmek istediğini çok iyi anlıyorum ama ne yazık ki şehir trafiğinde böyle bir şansım olmuyor, o yüzden Göktürk’e gideceğim günleri seviyorum. Otomobil yavaş gittiğinde üzülüyormuş gibi geliyor bana, biraz daha yüksek devirli kullanmayı seviyorum.
MINI’yle düzenli olarak gittiğiniz bir rotanız var mı?
Eşimle hafta sonları doğaya çıkıyoruz, Şile ve Ağva taraflarına gidiyoruz. Uzun yollarda eşim kullanmak istiyor otomobili, hafta sonlarını önden rezerve ediyor yani. Ama Göktürk’e gitmek için hakikaten gün sayıyorum. Otomobilin yolla bütünleşmesi ve kendini akışa bırakması beni çok etkiliyor. Ben, daha önce kullandığım otomobillere vasıta diyorum; MINI bana ilk kez otomobil kullandığımı hissettirdi. Çünkü dışarıdan neredeyse hiç ses almıyorum, ses izolasyonu çok iyi. Kendimi akışta giden bir sürücü olarak görüyorum.
Şu ana kadar MINI ile çıktığınız en keyifli yolculuğu anlatır mısınız? /Bize MINI ile çıkmak için önereceğiniz rota neresi olurdu?
Ağva güzergahında, bütün yollar yeni asfaltla kaplanmış. Geçenlerde o yoldan gittik ve bize çok huzur verdi. Yol kenarlarında köy pazarları vardı, sonbaharın renkleri, ağaçlardan düşen yapraklar… Hiç trafik yoktu, bazen bisiklete binmek için de o yolu kullanıyoruz.
Peki bir gün mutlaka çıkmayı istediğiniz bir rotanız var mı?
Eskişehir’e gitmeyi çok istiyorum, eşime de orayı göstermek istiyorum. Benim hayatımın en güzel yılları orada geçti ve Eskişehir’e otomobille gitmek istiyorum, yol da çok keyifli bir yol zaten.
MINI sahibi olmanın sizce en güzel yanı nedir?
Bence aynı anda bir çok şeyi karşılayabilen bir otomobil olması: Hem çok şık hem çok sportif hem iç hacmi çok geniş… Bunlar benim bir otomobilden beklediğim özellikler. Bir ruhu olduğuna düşünüyorum, şu an Didem’le bir isim arıyoruz. Geçen sene Amerika’da gittiğim bir eğitimde, bizi çalıştıran eğitmen “Mary’yle geldik” deyip duruyordu ama ortada bir Mary yoktu. Meğerse otomobilinden bahsediyormuş… Biz de bir isim arayışındayız. Clubman’i çalıştırdığım andan itibaren duyduğum motor sesi, beni o an başka bir yere götürüyor.
MINI’yle gerçekleştirmek istediğin bir hayaliniz var mı?
Ben kamp ve trail hayatını çok severim. MINI’nin arkasına ya da üstüne çadırı oturtmak; arkasına römorku takıp Iron’la birlikte doğaya gitmeyi çok istiyorum. Otomobil çok geniş ve birçok imkan sağlayabiliyor. Bir kamp hayalim var, bunu yapacağım.
MINI’Yİ KAÇ YIL KULLANMAK İSTERSİN?
Bu otomobili aldıktan sonra aradığım her şeyden daha fazlasına sahibim, benim asıl aradığım otomobilin bana verdiği hismiş, bunu anladım. Daha önce bu hissi hiç almamıştım. Bu otomobili gördüğümde, içine oturduğumda, dokunduğumda ya da Iron binsin diye kapıyı açtığımda bile bu hissi alıyorum. Dolayısıyla uzun yıllar kullanmak istiyorum, değiştirirsem ancak kasası yenilendiği için değiştirmek isterim. Otomobilin bana geliş hikayesi de tesadüf gibi olduğu için, özel geliyor. Sanki beni orada bekliyormuş.