Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
SESSİZ DEVRİM.
Sebastian Balck, yüzünü buruşturarak “Eskiden bir yudum kahve içtiğimde kahve işinin karanlık yüzünün de tadını alırdım.” diyor.
Arkasındaki ısıtıcıda su kaynarken hikayesini bizimle paylaşmaya başlıyor.
Elde demlenmiş kahve hipster’lar arasında trend haline gelmiş durumda; bu durum 32 yaşındaki Sebastian ile 29 yaşındaki kız arkadaşı Louise Andersson’ı oldukça mutlu ediyor.
“Espresso gerçek kahve değil, en azından güzel bir kahve değil.
Bir kere çok acı.” diye açıklıyor Sebastian. “Çekirdeğin tadını gerçekten almak istiyorsanız kahveyi demlemeniz gerekiyor.”
İsveçli kahve markası Balck Coffee’nin iki kurucusundan biri olan Sebastian’ın sözüne güvenebilirsiniz, çünkü kahve hakkında bilmediği pek bir şey yok.
“Çekirdeklerin çoğu Brezilya’dan geliyor ancak dünyada kahveyi en çok Avrupalılar tüketiyor.”
Bir yandan enfes aromalara sahip kahvesini termosuna döken Sebastian, gülerek “Çekirdekler, su ve kahve demliği... Kahve yaparken hataya düşebileceğiniz pek çok nokta var” diyor.
Kız arkadaşıyla birlikte, MINI Cooper SE Countryman otomobilleriyle Stockholm’a kahve çekirdeği götürecekler.
Balck, İsveç’in güneyindeki Kalmar’da, dolayısıyla onları dört saatlik bir yolculuk bekliyor.
Otomobilleri hybrid bir model.
Kahve sektörünün öncüleri, yolculuk ederken çevre üzerindeki etkilerinin de mümkün olduğunca az olmasını istiyor.
Kahve sektörünün herkese uygun olmadığını düşünen Sebastian, bu kadar çok insanın acısıyla kirlenmiş ürün sayısının az olduğunu söylüyor.
Bu durumu değiştirmeyi hedefleyen Sebastian ve Louise, kahve işini hayatlarının en önemli projesi haline getirmiş durumdalar.
Hem çift hem de iş ortağı olan ikili, birlikte dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek istiyor.
Şimdi başka bir mekana geçiyoruz. Saat sabahın sekizi, Stockholm’ün popüler Södermalm bölgesindeyiz.
Sebastian, çok fazla manevraya gerek kalmadan MINI’yi küçük bir alana park ediyor.
İkili, hybrid otomobilin geniş bagajında iki büyük paketi çıkarıp içeri taşırken müşteriler de Beck Kaffeebar’ın önünde sıra olmaya başlıyor.
Herkes selamlaşıyor. Kahve işletmelerinde yüksek kâr marjlarından uzaklaşmayı hedefleyen Louise ve Sebastian, sömürüyü sonlandırmaya yardımcı olmayı umuyor.
Uzun boylu, sarı saçlı İsveçli ve yanındaki karizmatik kadın bu konuda son derece ciddi.
İkisi de neredeyse aynı anda “Suçluluk duygusu hissetmeden bir fincan kahve içmek elbette mümkün” diyor.
Geçtiğimiz altı yıl boyunca onları teşvik eden şey bu düşünce olmuş. Louise o günleri anlatırken, “Sabrımızın sonuna geldiğimizi hissettiğimiz zamanlar oldu,
ancak yine de devam ettik” diyor.
Öncelikle, güvenilir kahve üreticileri ve tedarikçilerden
oluşan bir ağ kurmak için Güney Amerika, Asya ve
Afrika’ya toplamda 20 seyahat gerçekleştirmişler.
Günümüzde ise kendi kahve kavurma merkezlerine sahipler var ve ayrıca Balck, Kalmar’da dokuz kişiye istihdam sağlıyor.
Tamamen adil ticaret yoluyla elde edilen kahve İsveç’in dört bir yanındaki gözde kafelerde, seçili restoranlarda ve az işlenmiş gıda marketlerinde satılıyor.
Sebastian ve Louise için işlerinin en tatmin edici yanı, müşterilerle bizzat temas kurmak ve en kaliteli kafelere hizmet vermek.
Otomobilde genellikle gospel tarzı müzik dinliyorlar. “Kahve toplayanların söylediği şarkılar” diye açıklıyor Sebastian.
“Bu şarkıları telefonlarımıza kaydetmiştik.”
Kayıtların çoğu Etiyopyalı kahve yetiştiricilerine ait.
Louise, “Onların şarkılarını düzenli olarak dinliyoruz, bu bizi motive ediyor” diyor.
Louise ve Sebastian için kahve yetiştiricileriyle bizzat tanışmak ve onlara adil bir fiyat vermek çok önemli.
Onlarca çiftliği ziyaret edip sayısız görüşme gerçekleştirerek zorlu bir sektörde insanların güvenini kazanmayı başarmışlar.
“Çiftçilerle yakın bir ilişki kurmak, yaşam ve çalışma şartlarını anlamak ve bunlara saygıyla yaklaşmak istedik.”
İşte bu yüzden ambalajların üzerinde çiftçilerin yüzleri yer alıyor.
Balck Coffee, kahve çekirdeklerini Ruanda, Etiyopya, Kosta Rika ve Brezilya’dan satın alıyor.
İkilinin, hasat zamanı çiftliklere yardım ettikleri zamanlar da olmuş.
“Doğal süreci bu şekilde öğrendik. İnsanların neler yapabileceğini daha iyi anlamış olduk.”
Ertesi gün Kalmar kırsalına geri dönüyoruz. Kahve kavurma merkezinin içi, kavrulan kahve çekirdeklerinden gelen çeşitli seslerle canlanıyor.
Kahve kokusu tüm odayı dolduruyor.
İkinci kez kokladığımızda hafif bir badem, toprak ve kakao aromasının yanı sıra keskin, meyveli aromaların da kokusunu alıyoruz, aromalar arasında savruluyor gibiyiz.
Dünya genelinde toplamda 167 milyon çuval kahve çekirdeği hasat ediliyor. Tüketimde Avrupa yüzde 32,7’lik bir oranla ilk sırada yer alırken bunu yüzde 22,2 ile Asya ve Okyanusya, yüzde 18,8 ile Kuzey Amerika takip ediyor.
Kahve işinde oldukça büyük paralar kazanmak mümkün, “siyah altın” olarak adlandırılması boşuna değil!
Sebastian ve Louise, çiftçilerden adil bir fiyatla ürün satın aldıkları için bu işten zengin olamayacaklarını söylüyorlar.
Gerçekten zorlandıkları, bankadan kredi üstüne kredi istemek zorunda kaldıkları dönemlerden geçmişler.
Peki bu zorlu dönemlerde onlara güç veren ne olmuş?
Louise’e göre “kaliteye olan inançları”. Pek çok büyük kahve tüccarı, çekirdeğin gerçekten hazır olduğu ana kadar beklemeye sabırlı değil.
At last, people have started to care about where their coffee comes from
Balck Coffee kurucularının söylediklerine göre, insanlar artık en azından kahvenin nereden geldiği, nasıl yetiştirildiği, ticaretin nasıl yapıldığı, kahvenin nasıl kavrulduğu, çekildiği ve hazırlandığı konusunda bilinç kazanmaya başlamış.
Bu durum, daha önce deniz tuzu, zeytinyağı, çikolata ve şarapta gördüğümüz dönüşümün dünyanın geleneksel içeceği için de başladığını gösteriyor:
Bir zamanlar toplu tüketim ürünü olan kahve, pahalı ve niş bir ürün haline gelmeye başlıyor. Stockholm, Berlin ve Londra’daki kafeler artık kendilerini “demlenmiş kahve barı” olarak adlandırıyor ve müşteriler de kahve hakkında konuşurken şarap uzmanlarına benzer bir tavır takınıyor.
Sebastian ve Louise, MINI otomobillerini çok seviyor. Peki, otomobil sektörü bu ikiliden nasıl bir ders çıkarabilir?
MINI Kuzey Avrupa Bölgesi Başkanı Anders Brocknäs’a göre pazarda hayatta kalabilmek için kaliteli ürünler üretmeli ve şeffaf olmalısınız.
Dünyayı olduğu gibi görmeli, aynı zamanda onu korumalısınız.
Sebastian ve Louise’in Balck’te benimsediği değerler ile MINI’nin değerleri paralellik gösteriyor.
Bu değerlerle ilgili olarak Brocknäs’ın sözlerine kulak verelim: “Otomobillerimizi üreten, satan ve satın alan insanlarla bir ilişkimiz olsun istiyoruz.
Büyük ve başarılı bir şirket olarak bu zor görevi yerine getirmekle yükümlüyüz.”
Bu iki gencin kendilerini hedeflerine kayıtsız şekilde adamasından çok etkilenen Brocknäs, iş birliği için daha uygun bir seçenek olmadığını düşünerek onlarla görüşmüş.
Gelişen iş birliği sayesinde, MINI’nin İskandinavya şubelerindeki müşteriler artık Balck’ın adil ticaret ürünü kahvelerinin keyfini çıkarıyor ve bu keyif sıklıkla sürdürülebilir eylemlerin önemi üzerine kurulan diyaloglara dönüşüyor.
Şehrin çok gürültülü ve telaşlı bir yer haline gelmesi nedeniyle odaklarını kaybetmekten korkan Louise ve Sebastian, Stockholm’den uzun bir süre önce ayrılmışlar. Tercihlerini ise gür ormanlara, küçük kasabalara ve sayısız göle ev sahipliği yapan kuzey İsveç’ten yana kullanmışlar.
Burası uzun yürüyüşlere çıkmak ya da yazın sıcağında yüzerek serinlemek için harika bir yer. Astrid Lindgren’in çocuk hikayelerinde tasvir ettiği küçük, kırmızı ahşap evlerle kaplı ideal bir İsveç kasabası.
Belki de burada prensiplerinize bağlı kalmak daha kolaydır.
Ürün çeşidini artırmaktan özellikle kaçınan çiftimiz, bu fırsatı başkalarına bırakmak istiyor.
Louise köpeği gezdirmeye çıkarken Sebastian da kahve kavurma merkezindeki saksılara diktiği bitkileri suluyor.
Bu süre zarfında, kapının hemen dışında şarja takılan MINI Cooper SE Countryman de tamamen şarj oluyor.
İkili otomobile binip motoru çalıştırdığında sadece hafif bir uğultu duyuluyor. Ardından Louise ve Sebastian sessizce gözden kayboluyor.
Bazı devrimler sessiz gerçekleşir.
Suçluluk duymadan bir fincan kahve içebilmek mümkün mü?
Adil ticaret söz konusu olduğunda yanıtımız: Evet. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek isteyen iki İsveçliyi ziyaret ediyoruz.