Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
#BİZMINIYİZ
RUHU OLAN OTOMOBİL: MINI
Avni Altan Güral için MINI, bir aile üyesinden farksız. Çocukluğunda başlayan otomobil sevgisi MINI’yle tanıştığında bir tutkuya, hatta tutkudan da öte bir yaşam biçimine dönüşmüş. MINI’nin 60. yıl kutlamaları için İngiltere’de katıldığı etkinlikler, onun asla tükenmeyecek tutkusunun ve MINI’ye dair hayallerinin yalnızca başlangıcı.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Kaç yaşındasınız, nerede yaşıyorsunuz?
Ben Avni Altan Güral, 1967 doğumluyum. Hayatımın ilk 30 yılı Ankara’da geçti, son 22 yıldır İstanbul’dayım. Çalışma hayatına da burada başladım. Çekmeköy’de oturuyorum.
Hangi işle uğraşıyorsunuz?
Şu anda Alman bir firmanın Türkiye organizasyonunun yöneticiliğini yapıyorum. Firmamız aşağı yukarı 74 yıllık ve 8 farklı sektöre endüstriyel pvc film üreten bir şirket.
Hayatta tutkuyla yapmayı sevdiğiniz şeyler nelerdir?
MINI benim için bir tutkuydu, hala tutku ama bir MINI sahibi olmadan önce de bu böyleydi. İş ya da seyahat için gittiğim ülkelerde hep MINI kiralardım. Arkadaşlarım, akrabalarım bana hediye alırken bazı hafta sonları MINI kiralama hediyesi verirlerdi örneğin, iki günlüğüne MINI’m olurdu. Aslında daha da eskiye gidersek, annem bana çocukluğumu şöyle anlatırdı: Ben daha 2.5 yaşındayken otomobilleri farlarından tanıyıp markalarını ezberlermişim. 2.5 yaşında başlayıp sonra özellikle MINI’ye dönüşen bir otomobil tutkusu yani...
Otomobiller dışında seyahat etmeyi çok seviyorum. Çünkü otomobillerin kendisi benim için bir tutkuyken, otomobil kullanmak da ayrı bir tutku. Otomobille seyahat etmek beni motive ediyor. Öyle ki örneğin iş için Konya’dan Kayseri’ye geçeceğim zaman yolumu uzatır, Kapadokya’ya uğrardım. Orada güneşin batışını seyredip kendi ruhumu beslerdim. İş için seyahat ederken onu zevkli hale getiriyorum.
Genç yaşlarımda hız tutkusu ve adrenalin daha doyurucu gelirdi otomobil kullanırken; şimdi daha sakinim, kullanıyor olmak yeterince doyuruyor beni.
MINI ile ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız? Bize biraz MINI ile tanışma hikayenizi anlatır mısınız?
Ortaokul yıllarımda Ankara’da Kızılay’dan okula yürürken hep bir binanın önünden geçerdim, o binanın önünde de her zaman bir MINI dururdu. Her görüşümde daha da kabardı duygularım. O yıllarda, 1969’da çekilen The Italian Job filmini seyrettikten sonra bu aşkım daha da arttı. Üniversite yıllarıma geldiğimde ise ticarete atıldım, okurken bir ayakkabı dükkanı açtım, harçlığımı çıkarmak için başlayan serüven sonra işe dönüştü… Yıllar sonra Kızılay’daki dükkanın önünde arkadaşlarımla sohbet ederken önümüzden bir British Racing Green MINI geçti, yıllardır görmemiştim MINI’yi. O MINI ilerideki trafik ışıklarında durdu, koşa koşa gittim önüne geçtim MINI’nin. Sahibi camı açtı, “Arabayı satar mısın?” dedim ama kabul etmedi. Fikrini değiştirirse diye dükkanın telefonunu yazıp verdim. Aradan birkaç ay geçtikten sonra aradı beni, hala almak isteyip istemediğimi sordu. 3 sene boyunca kullandım, o benim hafta sonu arabamdı.
1995 yılında yine yolda giderken aynı kasa, cabrio bir MINI gördüm. Onun da önünü kesip “Satar mısın?” diye sordum, kabul edince hemen kapora verdim. Planım, kendi MINI’mi satıp cabrio modeli satın almak. Ama kendi arabamı sattıktan sonra kapora verdiğim adam satmaktan vazgeçti, ortada kaldım, MINI’siz kaldım. İşte o günden sonra MINI tutku olmanın da ötesine geçti bende.
Ne kadar süredir MINI kullanıyorsunuz?
Bu senenin MINI’nin 60. yılı olduğunu biliyordum, İngiltere’deki kutlamalara katılmak istiyordum. Bunun için de aklımda, bütçemin el verdiği şekilde 2006 ya da 2007 model bir MINI almak vardı. Şu an kullandığım MINI, kuzenimin eşinindi ve benim bu planı yaptığım dönemde arabayı satılığa çıkardılar. Ben de onu aldım, 1995’ten sonra ilk defa bir MINI’m daha olmuş oldu.
MINI 5 Kapı kullanıyorsunuz. Bu MINI’yi neden seçtiniz?
Aslında bu kuzenimin eşinin arabasıydı, dolayısıyla o fırsatı değerlendirdim ama ben de sıfır kilometre bir MINI modeli alacak olsam, bu modeli alırdım: Hem rengi istediğim renk hem dizel hem 5 kapı hem siyah jant…
Günlük sürüş deneyiminiz nasıl?
MINI’yi hafta sonları kimseye bırakmıyorum, çok keyifle kullanıyorum. Onun bir ruhu olduğuna inanıyorum, benim için bir otomobilden öte. Hatta eşim bazı zamanlar “Biraz daha sakin kullan” dediğinde ona “Ben sakinim de MINI’yi tutamıyorum” diyorum. MINI’nin yaşayan bir varlık olduğunu düşünüyorum.
Şu ana kadar MINI ile çıktığınız en keyifli yolculuğu anlatır mısınız? Bize MINI ile çıkmak için önereceğiniz rota neresi olurdu?
Almanya’ya gittiğim bir dönemde yine MINI kiralamıştım. Münih-Stuttgart-Frankfurt rotası çok güzeldi. En keyifli rotalardan biri de, ABD’de Los Angeles’dan Las Vegas’a, oradan San Diego’ya, oradan da San Francisco’ya çizdiğim rotaydı. Yaklaşık 10 gün sürdü, çok keyif aldığım bir yolculuktu.
MINI’YLE GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEDİĞİNİZ BİR HAYALİNİZ VAR MI? BİR HAYALİNİZİ GERÇEKLEŞTİRDİNİZ DİYEBİLİRİZ ASLINDA: BU YIL MINI’NİN 60. YILI İÇİN WARWİCK-BRISTOL’E GİTTİNİZ. SİZDEN DİNLEYELİM.
Evet hayalim buydu ve gerçekleştirdim, bundan sonra da her sene etkinliklere gitmek istiyorum. İlk MINI 1959 yılında üretildi ve her 5 yılda bir, İngiltere’de IMM’de (International MINI Meeting) buluşuyor MINI tutkunları. Bu yılların haricinde de farklı ülkelerde buluşuluyor. İngiltere’ye MINI’yle gitmeyi çok istiyordum aslında MINI’mi götürmek -hani ruhu olduğunu düşünüyorum dedim ya- ve onu ağabeyleriyle, kardeşleriyle tanıştırmak istiyordum. Türkiye’den giden tek kişiydim, 28 Temmuz’da buradan yola çıktım, rotam da şöyleydi: Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Avusturya, Almanya, Belçika, Fransa ve İngiltere. Bu arada evden çıkışımla eve gelişim tam olarak 7.777,7 kilometre, bunu görünce eve girerken bir fotoğraf çekmek istedim. Tam çekerken araba bir yarım metre daha ilerledi ve 7.777,8 oldu ama fotoğrafı çekmeyi başardım.
4 Ağustos’taki ilk etkinlik için British Motor Museum’a gittiğimde, bu kadar yoldan geldiğimi öğrenince benden katılım ücreti almadılar, bana çok güzel bir yer verdiler, jest yaptılar. Yine başka bir gün, bir etkinlik sırasında benimle röportaj yaptılar. Müzenin fotoğrafçısı internet sitesine koymak için beni MINI’mle fotoğrafladı.
Orada sizin gibi MINI’yi yaşayan birine rastladınız mı ?
Öyle insanlarla tanıştım ki, örneğin birinin vücudunun her yanında MINI dövmeleri vardı. 7200 tane MINI geldi dünyanın her yerinden; Şili’den Tayland’dan Hong Kong’dan… Şili’den gelen üç kişi otomobilleri konteynere yüklemiş, kendileri uçakla gelmişler.
Yol boyunca mutlaka başınızdan ilginç maceralar geçmiştir…
Yola çıkmadan önce otel planlaması yapmamıştım, hangi şehre yaklaşıyorsam rezervasyonumu yaparak ilerliyordum. Belgrad’a yaklaşırken gece saat 02.00’den sonra aynı güne rezervasyon yapamadığımı öğrendim, o gece arabada yattım. Dönüşte de Belgrad’a aşağı yukarı aynı saatlerde vardığım için yine aynı durumu yaşadım, yine arabada yattım. Toplamda 2 gece arabada, 4 gece etkinlik boyunca çadırda, 2 gece Belçika’daki kuzenimin evinde, onun haricindeki günlerde de otellerde konakladım.
Bunun yanında dönüş yolunda Almanya’da Nürnberg’de kaldım bir gece, orada da Norisring adında bir yarış pisti var. Dönen bir pist değil, kalkış yarışmalarının yapıldığı bir pist. MINI’mi test etmek için oraya gittim ama pist kapalıydı. Bende de uzaktan kumandalı elektrikli küçük bir MINI var, “Madem büyüğü yarıştıramıyorum, küçüğü yarıştırayım bari” deyip onu kullandım pistte.
O uzaktan kumandalı MINI’nin de ilginç bir özelliği var aslında değil mi?
Motorlara meraklı bir arkadaşımın bana hediyesi o otomobil. Şöyle bir özelliği var, 1968’de Monte Carlo Rallisi’ni kazanan MINI Cooper’ın prototipi.
MINI’ye dair bundan sonraki hayaliniz nedir peki?
Bundan sonraki etkinliklere her sene klasik bir Mini ile gidebilmek istiyorum. Ne yazık ki Türkiye’de çok bulunmuyor ancak Belçika’daki kuzenim orada benim için araştırıyor ve orada bir klasik Mini alıp, orada bırakıp etkinlik zamanları uçakla Belçika’ya gitmek ve oradan Mini’yi alıp devam etmek var aklımda. Önümüzdeki takip eden iki yıl, etkinlik Almanya ve İtalya’da gerçekleşecek, klasik Mini senaryosu gerçekleşmezse onlara şimdiki MINI’mle katılacağım.
Bu arada Bristol’deki etkinlikte şöyle bir gelişme oldu. BMW’nin oluşturduğu klasik Mini takımının iki yöneticisi, orada bir çadır kurdular. Bir gün beni aradılar ve yanlarına çağırdılar. Orada John Cooper’ın oğlu Michael John Cooper ve torunu Charlie Cooper’la tanıştım, onlara hikayemi anlattım, şaşırdılar. Bunlar parayla alınacak şeyler değil.
Ayrıca etkinlikte kullanılmış otomobil parçaları satan standlar vardı, onların birinde 1968 model bir MINI’nin arka farlarını bulup onları aldım, şimdi ofisimde duruyor.
Aslında MINI’ye dair bulabildiğiniz her şeyi toplama alışkanlığınız da var: Bahsettiğiniz farlar, dünyanın farklı yerlerinden alınmış MINI tişörtleri, ofisinizde koca bir masayı kaplayan oyuncak MINI figürleri… Garajınızda bir de elektrikli scooter var, onun hikayesi nedir?
Tabii, öncesinde MINI’m olmadığı için ona dair ne bulursam alıyordum, şimdi MINI’m var ama yine de bu durum pek değişmedi. Scooter ise şöyle, 2010 yılında MINI’nin tasarım müdürü bir videoyla MINI’nin bir yaşam tarzı olduğunu anlattı ve çevreye de saygılı 3 tane elektrikli scooter tasarladıklarını söyledi. 2012 yılında da seri üretime geçireceklerini söyledi. Ben de o yıllarda henüz arabayı alamadığım için onu almaya karar verdim, beklemeye koyuldum. Ama sonra üretim tarihi ertelendi, ardından da üretmeyeceklerini açıkladılar. Böyle olunca da Uzakdoğulu firmalar tasarımı birebir uygulayarak bu aracı ürettiler. Ben de onu satın aldım, her tarafına MINI logoları bastırıp yapıştırdım. Şimdiki MINI’mi alana kadar her Cuma işe bu scooter ile gidip geldim, şimdi MINI’yle gidiyorum.
MINI kullanmanın sizce en güzel yanı nedir? Araç içinde geçirdiğiniz vakit sizin için değerli mi?
Bir defa, özellikle İngiltere’ye gidip geldikten sonra şunu anladım ki ben tek değilmişim. Öyle ailelerle tanıştım ki anne baba ve iki çocuk, 4 MINI ile gelmişlerdi festivale. Bu bir yaşam tarzı. MINI’cilerin birbirlerini dost veya aile ferdi gibi görmeleri beni çok mutlu ediyor. Ayrıca bir MINI’ci trafikte bir diğer MINI’ciye selam verdiğinde, karşısındaki sanki bir aile ferdi selam vermiş gibi davranıyor. Dünyanın her yerinde böyle bu.